23 Aralık 2008 Salı

Ayrılık-II

(bunu okumadan önce Ayrılık-I’i okuyun)

dolmuştan indikten sonra, kalp merkezinin kapısına doğru yürümeye başladı, kapının önünde uğur'u gördü ve elini kaldırıp etrafı arayan gözlerle bakan uğur'un kendisini görebilmesini sağladı.. selamlaştılar ve ana hastane binasına doğru yürümeye başladılar.. içeri girdikten sonra asansöre doğru ilerlediler, bu sırada sencer dün akşam kız arkadaşının geldiğini uğur'a anlatıyordu ve sabah da hiçbir şey konuşmadan geri döndüğünü, uyanmadan gittiğini anlatırken asansörden çıktılar ve koridorda yürümeye devam ettiler.. ileriye doğru devam ederken uğur "abi ben bir daha bulamam burayı, kaybolurum burada.. kaçıncı kata çıktık? hangi koridordan döndük? sağ sol kafa pert oldu lan" sonra sencer "sen bir sefa abiyle konuş, eğer bir daha gelmeyi düşünürsen ben yardımcı olurum sana merak etme, zaten ikinci bir kez daha gelen olmadı getirdiklerimden" sonra uğur "sefa abi? bey? danışman? doktor?" sonra sencer "doktor abicim doktorda buraya geldiğim ilk sene annem beni direk buraya yolladı, sefa abin sana yardım edecek orda merak etme falan diye, o günden beri sefa abi diyorum da, oğlum kaybolduk herhalde ya.. şu kapının önüne de bir yazı yazdırmadın be sefa abi, her seferinde aramaktan kafam dönüyor da burası uğur herhalde, dur sen bekle şurada ben bir kapıyı çalayım" sonra sencer kapıya vurdu ve bekledi, içeriden ses gelmeyince kapıyı hafifçe araladı.. içerden sencer'i gördüklerinde cevap geldi "sencer geliyorum" dedi ve sefa dışarı çıktı "sencer iki dakka bekleyin içerideki hastam çıkmak üzere" dedi ve kendisine bakan uğur'u görünce sencer'e bakarak "arkadaşın mı?" dedi sonra sencer "evet" diyince kısa bir merhaba diyip "sencer benim şimdi içeri girmem lazım, biliyorsun her zamanki gibi teker teker alıyorum herkesi içeri, senden sonra uğur'la ayrıca konuşuruz" diyince sencer "abi siz konuşursunuz uğur’la da zaten ben oniki de ders için senin yanından çıkacağım, geçen hafta gibi geç kalırsam hoca almaz içeri zaten bu etüt, geçen dersi kaçırdım bu da yalan olmasın" sonra sefa "tamam tamam çok kısa tutarız, onbeş dakka tamam? hadi ben giriyorum içeri" kapı kapandıktan sonra uğur'a döndü "işte bu sefa abi" sonra uğur "oğlum doğru düzgün bir selam bile vermedi lan bu nasıl doktor, merhaba derken yüzüme bile bakmadı lan, bu ne ya?" sonra sencer "dediğim gibi buraya getirdiğim kimse ikinci sefer gelmedi, sefa abinin soğukluğundan mı yoksa başka bir durum mu bilmiyorum ama sefa abi orijinal birisidir o yüzden takma o kadar" sonra uğur "dediğin gibi olsun da sen benden önce kimi getirdin buraya peki?" sonra sencer "senden önce buraya herhalde üç yada dört kişi getirdim onlarda.." derken kapıdan hasta çıktı ve sefa hastasını yollarken sencer'e hadi gel diye eliyle işaret etti, sonra sencer "uğur sonra konuşuruz abi tamam? ben kısa kalacağım zaten içeride, bide sefa abinin orijinalliklerinden biri herkesle teker teker konuşur, o yüzden benden sonra sen gireceksin tamam?" sonra uğur "tamamdır abi ben bekliyorum burada" dedikten sonra sencer odaya girdi ve kapıyı kapattı..

uğur dışarıda beklerken halen buraya nasıl geldiklerini çözmeye çalışıyordu, asansörden sonra yürüyüp ilk önce sağa mı girmişlerdi yoksa sola mı? bir yandan da kafasında sefa'nın tavrı vardı, gıcık birisine benziyordu yada fazla soğuk veya mesafeli birisiydi ve bana nasıl bir yardımı dokunabilir acaba diye düşünüyordu.. o sırada sencer dışarı çıktı ve uğur'a gel diye eliyle işaret etti, uğur odaya doğru ilerlerken sefa'nın sesi koridorda yankılanıyordu "sana söylediğimi yaparsan bence daha güzel olur, diğer taraftan nasıl görünür bilmiyorum ama emin ol bu kendini daha iyi hissetmeni sağlayacak.. eğer kafanda soru işaretleri olursa beni ara çünkü zamanımız kısıtlı olduğundan sana durumu tam izah edebildiğimi sanmıyorum" sonra sencer "tamam abi ben bugün yarın ararım seni, olumlu veya olumsuz" uğur kapıya gelmiş ve konuşmalarının bitmesini bekliyordu, kelimelerini bitirdikten sonra sencer uğur'a döndü ve “uğur ben derse kaçıyorum, kaçta çıkarız bilmiyorum ama ders bitince sana mesaj atarım, görüşürüz" dedi ve hızlıca uzaklaşmaya başladı.. sefa uğur'u içeri davet ederken sandalyeye oturmasını istedi ve "uğur kusura bakma birisinin gelmesini bekliyorum bir telefon etmem lazım" dedi ve uğur'dan cevabı beklemeden telefona uzandı, bir şey demeden kafasıyla uğur'un tamam dermişçesine onu onayladığını görmedi.. uğur o sırada odayı incelemeye başladı, bir yandan da telefon konuşmasını dinliyordu, sefa telefonda "muzaffer bey arkadaşımız geldi, siz tahminen kaç dakkaya burada olursunuz?" diyince uğur kimin geleceğini anlayamadı ama sencer ona herkesle teker teker görüştüğünü söylemişti, durumu anlayamadı, dün konuştuklarında danışman hocamın yanına gideceğim demişti ve şimdi aile dostu-doktor karışımında birisinin yanındaydı, buna da bir anlam veremedi ve dinlemeye devam etti "arabayı şu anda park mı ediyorsunuz? iyi o zaman birkaç dakkaya buradasınız demektir.. tamam o zaman sizi bekliyoruz" dedi ve telefonu kapattı.. uğur'a dönüp daha öncekinden farklı ve güler yüzlü bir şekilde konuşmaya başladı "uğur senden deminki tavrımdan dolayı özür dilerim, biraz yoğun bir gün bugün benim için, birazdan da bir arkadaşım gelecek bizimle beraber konuşmaya katılacak" dedi ve uğur'un aklına gene sencer'in dedikleri geldi.. sonra sefa çekmecesini açıp bir şeye baktı ve uğur'a dönüp "uğur bana kendini kısaca anlatabilir misin?" yani çok ayrıntıya girmeden nerelisin? sencer'i ne zamandan beri tanıyorsun? nelerle uğraşıyorsun? bunun gibi" sonra uğur "şimdi sefa bey" diyince sefa araya daldı ve "sefa abi de lütfen" diyerek kibar bir şekilde gülümsedi, uğur adamın tavrının gerçekten değiştiğinin farkındaydı ve devam etti "peki o zaman sefa abi, ben kütahya'dan geldim, burada işletme bölümünde okuyorum, sencer'le birinci sınıfta tanıştık daha sonra da aiesec'te birlikte çalıştık, sanırım sencer aiesec'i size anlatmıştır.. bunların dışında da bilgisayarla ilgili olan işlerim var onlarda bireysel işler, web sitesi üzerine çalışmalarım ve bazı projelerim var diyebilirim.. teknolojiylende yakından ilgiliyim.. biraz fazla kısa bir özet oldu ama sizin dediklerinizden cevaplamadığım var mı?" sonra sefa "yok, hepsini söyledin teşekkür derim ama sencer'in bana söylediği kadarıyla, bu anlattıkların arasında bilgisayar hayatında en fazla ağır basanı diye biliyorum" dedi ve gülümsedi, uğur da gülümseyerek kafasıyla onayladı.. o sırada kapıya vuruldu ve sefa içeri buyurun diye seslendi, gelen muzaffer’di.. muzaffer sefa'yla ardından da uğur'la merhabalaştıktan sonra sandalyeye oturdu ve çantasından birkaç tane kağıt çıkarttı, bunlardan bir tanesini imzaladı ve sefa'ya da imzalattıktan sonra çantasına koydu.. başka bir kağıdı daha imzaladı ve gene sefa'ya da imzalattıktan sonra ikisi de uğur'a döndü ve arkasından sefa konuşmaya başladı ama deminki ses tonuna göre şimdi daha farklı konuşuyordu, daha da ciddiydi.. "uğur sencer'i sever misin? yani arkadaşın olarak" sonra uğur soruya bir anlam veremedi ama beklemeden "evet" dedi, sonra sefa "uğur sencer'i arkadaşın olarak sever misin?" sonra uğur soru dolu bakışlarla "evet" dedi.. sefa bu kez kelimelerin biraz daha üstüne basarak aynı soruyu bir daha sordu "uğur sencer'i arkadaşın olarak sever misin?".. aynı soruyu üçüncü kez alınca uzun bir cevap istediklerini düşünerek "evet sencer'i severim ve buna cevap verirken siz bana gelecekle alakalı yardımcı olacaksınız diye değil, gerçekten öyle olduğu için söylüyorum ve düşünmeden cevap vermiyorum, eğer duymak istediğiniz buysa tabi" dedi ve sefa'nın yüzünde hafif bir gülümseme oluştu, aynı gülümseme muzaffer’in yüzünde de vardı.. muzaffer, sefa'nın önündeki kağıdı aldı, uğur'a uzattı, birde kalem uzattı, sonra da konuşmaya başladı "uğur ben noterden geliyorum elinde gördüğün kağıt onyedi maddeden oluşan bir anlaşma, birazdan sefa bey'in sana söyleyeceği şeyleri hiçbir şekilde başka birisine söylemeyeceğine dair bir metin, hiçbir şeyi söylemeyeceğin bir, iki ve üç nolu maddelerde, buna karşı gelmen durumunda ki ceza ve yaptırımlar ise onbirinci madde ve sonrasındakiler, diğer maddeler ise bizim bu tür anlaşmalara yazmamız gereken standart prosedürleri oluşturuyor ve bunların dışında burada konuşulanların metnine de ihtiyaç duyuyoruz ama.." dedikten sonra sefa'ya döndü ve "cihazlar açık mı?" diye sordu, sefa'ysa çekmeceden çıkarttığı üç cihazı masanın üstüne koydu.. uğur dikkatle baktıktan sonra, bu üçünün de dinleme cihazı olduğunun farkına vardı, o sırada muzaffer devam ediyordu "metni yazmamız uzun ve zaman alacağından ki zaman bizim için gerçekten önemli, o yüzden bu şekilde bir yol izliyoruz.." diyince uğur direk onbirinci maddeden okumaya başladı ve maddeyi okur okumaz kağıdı ve kalemi masanın üzerine koydu "benim bunu imzalamam için salak olmam lazım ki sizin gibi söylemek gerekirse, hayatım benim için çok önemli muzaffer bey ve bunu imzalayamam, ben herhangi ters bir durum anında bu kadar parayı ödeyemem ki bu da benim hayatımın geri kalanını hapiste geçirmem demek.." diyince sefa araya girdi "uğur, lütfen üçüncü maddeyi oku ve bu anlaşma karşılığında sana sadece bir cümle söyleyeceğimi bil, sadece bir cümle ve bu elimde tuttuğum zarf senin" dedi ve uğur maddeyi okuduktan sonra sefa'ya dönüp "o zarfta üçbin mi var?" sonra sefa "evet üçbin, üçbin lira.. iyi niyetimizin göstergesi olarak ve sana o tek cümleyi söyledikten sonra eğer çantadaki diğer anlaşmayı da imzalamak istersen ki bu bizim seninle artık çalışmaya başladığımızı gösterir, bu aldığın üçbin senin ilk maaşın olacak ama her ay üçbin alacağını zannetme, bu sadece başlangıçta senin bu anlaşmayı kabul etmen için yazılmış yüksek bir rakam.." dedi ve beklemeye başladılar, uğur olayı çözmeye çalışıyordu ve bu olayın sencer'le nasıl bir alakası olduğunu anlamaya çalışıyordu.. o sırada sefa "ve aklında bulunması için söylüyorum uğur, iyi arkadaşlar bazen sevdikleri insanlar için salaklıklar yaparlar ve bu emin ol gerçekten güzel bir salaklık.." dedi ve muzaffer'e dönerek gülümsedi.. uğur elini uzatarak zarfı istedi, içine bakıp içinde gerçekten para olup olmadığını kontrol etti ve ne kadar olduğunu.. gözlerini kapattı ve napıyorum ben dermişçesine kafasını sallıyordu.. zarfı tekrar masanın üzerine koydu.. o sırada sefa "uğur sana düşünmen konusunda yardımcı olmamı ister misin?" uğur halen kafasındaki soruları cevaplamaya çalışıyordu, neydi bu kadar pahalı olan bilgi? neydi? içinden çıkamayacağı bir hal aldığındaysa kafasını kaldırıp sefa'ya baktı ve "nasıl yardımcı olacaksın?" dedi.. sonra sefa "sencer'i arkadaşın olarak sever misin??" bir süre düşünceli bakışlarla bakmaya devam etti.. sonra uğur uzanıp kalemi masadan aldı ve derin bir nefes çektikten sonra kağıdı imzaladı..

( bu hikayenin devamı Ayrılık-III )

2 yorum:

Melen dedi ki...

Bu çok heyecanlı olmuş yaaaaa :)

III'ü beklicez artık:)

Adsız dedi ki...

gerçekte bunların olamıcaını bunun bir hikayeden ibaret olduğunu söle bana...