27 Şubat 2009 Cuma

Ayrılık-VIII

(bunu okumadan önce Ayrılık-I, II, III, IV, V, VI, VII’yi okuyun)

perşembe akşamına kadar uğur’un evinde kaldılar.. sonraki gün uğur kütahya’ya gidecekti, bavulunu toparladı ve son gece sencer’in evinde kaldılar.. cuma öğlene doğru kahvaltı yaparlarken uğur “sencer bulabildin mi abi şarj cihazını?” sonra sencer “yok abi bulamadım da gerek kalmadı artık, leptopun şarj cihazı bozulduktan sonra telefonlarla uğraşıyordum bir ara.. o zamanda benim iki telefonunda bataryalarının aynı olduğunun farkına vardım, şarj ederken değiştiriyorum da gene bulmam lazım cihazı..” o sırada uğur’a mesaj geldi.. sefa, uğur’u hastaneye çağırıyordu.. “mesaj kimden uğur?” sonra uğur “arkadaş ya, bir şey değil..” sonra sencer “peki uğur sen ne yapacaksın bugün? otobüsün saat kaçta?” sonra uğur “valla abi bir çarşıya ineceğim bileti almak için” sonra sencer “ben aldın diye hatırlıyorum bileti, almamış mıydın sen ya?” sonra uğur “ya abi ayırtalı çok oldu da, bugün 3’e kadar zamanım var bileti almak için, çok kasmadım o yüzden..” sonra sencer “iyi abi o zaman.. ne zaman döneceksin peki kütahya’dan?” sonra uğur “abi orası daha belli değil.. tabi şu anda kurban bayramı bitince geri dönerim diye düşünüyorum.. sen ne yapacaksın peki burada? kimse olmayacak denizli’de..” sonra sencer “ya lokal kongre zamanı ahmet’le konuştum, o burada olacakmış.. benim ev sahibi bir şişe viski vermişti ya, onu ahmet’e dedim, gelirim yanına beraber içeriz diye.. onun dışında başka bir planım yok şimdilik..” sonra uğur “iyi abi o zaman, ben kaçayım yavaştan..” sonra sencer “niye lan? daha erken.. saat daha 12 bile olmadı..” sonra uğur “abi ben gideyim bileti alayım erkenden, hani ayırttım ama gene bir sakatlık çıkmasın.. biliyorsun tatil zamanı bilet bulmak kolay olmuyor..” sonra sencer “iyi bakalım sen kaç, bende ikinci bir böcek temizliği yapayım.. dün akşam koltukların altına bakmadım, oralara bakmak lazım ama önce ne yapıyoruz?” sonra uğur “ne yapıyoruz?” sonra sencer “şarkımızı açıyoruz değil mi?” sonra uğur “abi yapma ya.. lütfen abi ya.. yeter abi kaç gündür bunu dinliyorsun artık ya..” sonra sencer “abi ben dinleyeyim de benim merak ettiğim sen giderken bavulunu falan almayacaksın değil mi? daha otobüse 5 saat var.. benim leptopun şarjı da sınırlı, biliyorsun cihaz bozuldu.. sen leptopla bavulunu bırak burada, bileti aldıktan sonra gelir alırsın tamam? yoksa ben şarkıyı dinleyemeyeceğim..” sonra uğur “ abi o kadar yolu bana tekrar yürüteceksin de tamam lan, tamam.. sen dinle şarkını, ben kaçıyorum..” sonra uğur evden çıktı.. hastaneye sefa’nın yanına gitti.. odaya girdi.. odada sefa’nın dışında muzaffer’de vardı.. kayıt cihazlarını başlattılar, sonra sefa “bugün 5 aralık 2008, kayıt başlangıç saati 11.51, kişilerse d-1, d-2 ve d-817” sonra muzaffer “evet uğur seni dinliyoruz..” sonra uğur “nerden başlayayım abi? isterseniz siz sorun ben ona göre cevap vereyim” sonra muzaffer “o zaman bize bu geçtiğimiz haftanın özetini yapar mısın? bu şekilde başlayalım..” sonra uğur “bu hafta beni en mutlu eden şey, sencer’in leptopunun şarj cihazının bozulması oldu.. çünkü sencer kendiyle yalnız kaldığı anlarda yada kendi başına bir şeylerle uğraştığında, farkına vardınız mı bilmiyorum ama içine kapanmaya başlıyor ve şarj cihazının bozulması benim için çok güzel oldu.. sencer’i daha güzel bir şekilde izleme şansım oldu desem daha doğru olur aslında.. kafama takılan bazı sorular vardı sencer’e sormak istediğim onları sordum..” sonra muzaffer “peki bize bu soruları ve aldığın cevapları söyleyebilir misin? tabi kaydettiysen kaseti bize vermende yeterli” sonra uğur “yok abi kaydetmedim, o kadar önemli şeyler yoktu konuştuklarımızdan da hepsi aklımda zaten.. sizin bana söylediğiniz ama benim aklıma takılan şeyleri sordum sencer’e.. daha doğrusu sordum değil de sencer’i denedim kelimesi daha doğru olur.. anne’sinin ve ayça’nın ölümlerini hatırlayıp hatırlamadığı üzerine bir deneme yaptım, hatırlamıyor.. tabi damdan düşer gibi ayça’yı hatılıyor musun yada ölümünü hatırlıyor musun demedim, bu konuda içiniz rahat olsun.. dini bazı konular üzerine sorular sordum ve sencer’in kendi inancını daha önceden bu kadar fazla sorguladığının farkına varmamıştım.. sizin bana anlattığınız birkaç şey vardı, sencer’de anlamadığımız noktalar diye, kedi ve çiçek üzerine bir şeyler söylemiştiniz.. bunlarla alakalı bir şeyler sormaya çalıştım ama düzgün cevaplar alamadım, özellikle de çiçek konusunda.. çünkü ne zaman çiçek üzerine bir şey söylüyor olsam, konunun açılmasıyla kapanması bir oluyor.. bu konuyu bir kere konuşabildik o da sencer konuyu açtığı için.. onun dışında sencer kendisini sosyal hayattan soyutluyor gibi geldi, yavaş yavaş yalnız kaldığını düşünüyor ama yalnızlığı tercih eden kendisi bunun farkında değil.. bunların dışında sencer’e bir kitap hediye ettim, bu kız olayından sonra kendisini toparlaması için.. kitabın adı da cehennemin dibine git..” sonra sefa “cehennemin dibine git ha? kitabın adı güzele benziyor, şu an için bence tam sencer’e göre..” bu lafın arkasından kısa süreliğine gülüştüler ve uğur konuşmasına devam etti “sencer, sencer, sencer.. sencer geri geldi.. yani bu haftanın özeti bu.. kendini toparladı yanlış kelime çünkü benim birinci sınıfın sonunda tanıdığım, kimseyi sallamayan, hiçbir şeyi umursamayan sencer geri döndü.. ama bir yandan bunun bu kadar hızlı olmuş olması beni korkutuyor.. çünkü hiçbir şey olmamış gibi davranıyor ve ben bu değişikliğin nasıl bu kadar hızlı olduğunu anlamıyorum..” sonra sefa “bu durum gayet normal uğur çünkü, sencer’in gerçekten bir sorunu kendine dert edip etmediğini yüzüne bakarak yada hareketlerine bakarak anlayamazsın, bunu kendi içinde yaşar ama bu şekilde bir gelişmeyi zaten bekliyorduk, kızla konuşmasını istememin sebebi buydu ve şimdi gayet güzel gidiyor.. peki bunların dışında başka bir şey var mı bu hafta ile ilgili?” sonra uğur “var abi var, olmaz mı? bütün hafta yabancı bir şarkı vardı onu dinledik ve ben artık kafayı yemek üzereyim.. evden çıkarken halen o şarkı çalıyordu..” sonra sefa “hangi şarkı uğur? sözlerini söyleyebilir misin bize?” sonra uğur “ya benim sadece nakarat kısmı aklımda orda da şey diyor.. but nobody knows..” sonra sefa uğur sözlerinin bitmesini beklemeden şarkının sözlerine devam etti “what’s gonna happen tomorrow.. bu sencer’in hayatının şarkısı uğur.. bu şarkıyı sencer’den daha önce duymuş olman gerekir, şarkının sözlerini her zaman kullanır, o meşhur sözler.. kimse bilmez yarın ne olacağını.. şarkının sözlerini facebook’ta görmüş olabilirsin.. sencer’in profilinde bu şarkının sözleri yazıyor.. bu konuya girmeden önce, yaptığın yorumlar için teşekkür ederim uğur, senden çok memnunuz ve bu şekilde de devam etmeni istiyoruz, bunu bilmeni isterim.. şarkı konusuna da gelince, bu şarkının sencer için çok farklı anlamları var.. sencer bu şarkıyı dinlediği zamanlarda yada şarkının sözlerini kullandığı zamanlarda, ya üzgündür yada bildiği bir konu üzerine ters bir durum yaşanmıştır.. üzgünken, yarının daha güzel olacağını düşünür yada daha iyi şeyler getireceğini, o zaman bu şarkı vardır.. bildiği bir konu, olay, kişi üzerine ters bir şey yaşarsa, yani beklenmedik bir durum olursa da bu şarkı vardır, ona hata yapabileceğini hatırlatır.. tabi bu şarkının da bizim için ayrı bir yanı var.. bizim normalde muzaffer’le yaptığımız yorumlar birbirine benzer ama burada büyük bir ayrıma düşüyoruz.. muzaffer istersen burayı sen açıkla..” sonra muzaffer “bana kalırsa bu şarkı sencer’e ölümlü olduğunu hatırlatıyor uğur, her an ölebileceğini hatırlatıyor..” sonra uğur “muzaffer abi kusura bakma ama sencer benim içinde yaşama sevincini en fazla gördüğüm insanlardan biridir, daha doğrusu bu hastalık olayını öğrenmeden önce öyleydi..” sonra muzaffer “bak uğur sana durumu şu şekilde açıklamaya çalışayım, sencer uzun vadeli sözler vermeyi sevmez çünkü bu sözleri yerine getirememekten korkar.. gün olurda bir aksilik çıkarsa diye ki burada benim sana söylediğim en büyük aksilik sencer’in ölmesi durumudur, bu yüzden söz vermektense bu sözleri söyler.. kimse bilmez yarın ne olacağını.. bu sözleri söyler ve söz vermez ama gene de elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır.. umarım anlatabilmişimdir uğur ama surat ifaden biraz farklı bakıyor, şu anda kayıtta olan kaseti sana verince üstünden bir daha geç ve sencer’i izlemeye devam et o zaman bizi daha iyi anlayacağından eminim” sonra uğur “ya aslında anladım ama anlamadığım nokta siz bana bu güne kadar her şeyi takır takır anlattınız ama bu konuda ikinizden de ayrı ayrı yorumlar geldi, bunun sebebini anlamadım.. bu şarkıyla ilgili söylediğiniz yorumlardan hangisinin doğruluğu daha yüksek ihtimalli?” sonra sefa “uğur kardeşim, şimdi sen olayı farklı yorumluyorsunuz diye bakma sakın, öncelikle onu söylemek isterim, yorumların farklı olması bizi her zaman daha mutlu etmiştir, çünkü seninde bildiğin gibi sencer’le alakalı her ayrıntıyı izliyoruz ve yorumların farklı olması bizim olaya daha farklı gözlerle bakmamızı sağlıyor.. onun dışında şarkıyla alakalı söylediğimiz bütün yorumların ihtimalleri yüksek, çünkü sana daha önceden de dediğimiz gibi sencer’in 3 karakteri var ve bu söylediğimiz yorumlar bu karakterlerin bakış açılarına göre.. anladın mı?” sonra uğur “peki hangi yorum, hangi karaktere ait? üzgün olan izzet’in desek diğerleri biraz karışık gibi geldi bana..” sonra sefa “uğur bunu bu şekilde düşünme çünkü burada karakterleri birbirinden ayırt edemezsin, sana yapılan yorumların hepsinde bütün karakterler var..” sonra uğur “sefa abi biraz daha açabilirsen durumu..” sonra sefa “şimdi sencer’in hata mekanizması olarak adlandırdığı bir sistemi var.. senin başlangıçta söylediğin olay var ya, yalnız başına kaldığında kendi içine kapanıyor dedin.. bu gibi anlarda günün tekrarını yapmaya başlıyor, gün içinde yaşadığı anlar, tepki verdiği olaylar, söylediği sözler.. bunların hepsinin üzerinden bir kez daha geçerek hatalarını ayıklamaya çalışıyor.. gün içinde ayıklaması gereken hiçbir şey yoksa o zaman da geçmişine dalıyor, bütün hayatını irdelemeye başlıyor.. sencer’in bu hata mekanizması olarak adlandırdığı olaya başladığında hangi karakterde olduğunu bilmiyoruz yada üzerinden geçtiği olayda neye takıldığını ve o takıldığı olayın etkisiyle hangi karaktere geçiş yaptığını.. bu yüzden sencer’in karakterleri, hata mekanizmasını hatalı yapıyor..” sonra uğur “yani demek istediğiniz, hata yaptığını düşündüğü bir olay üzerinde kafa yorarken karakter sencer’deyse, daha sonradan izzet’e geçebiliyor ve olayları yanlış yorumlayabiliyor.. öyle mi?” sonra sefa “kesinlikle.. ama bu son söylediğine yanlış yorumlama demeyelim de, sencer’in hareket ve davranışlarını dengesizleştiriyor diyelim.. yani bir gün sorduğun bir soruya ak derken, diğer gün aynı soruya kara diyebiliyor..” sonra uğur “tamamdır, şimdi daha iyi anladım.. peki benim size önerim var, bu benim bu hafta aklıma geldi ama size danışmadan bir işe kalkışmak istemedim..” sonra sefa “evet uğur seni dinliyoruz..” sonra uğur “bana daha önceden benim sencer’e en yakın kişilerden birisi olduğumu ve benim birinci derecede olduğumu söylemiştiniz, bu birinci derece benim sencer’e yakınlığımın seviyesi değil mi?” sonra muzaffer “evet uğur, yakınlığının seviyesi..” sonra uğur “şu şekilde düşünün.. sencer’e daha önceden bu içinde olduğu durumu açıkladınız ama bunu söyleyen insanlar annesi, babası yada doktoruydu.. yani söylemek istediğim benim gibi birisi söylese, dışarıdan birisi olmaz mı? sizin de başınıza gelmiştir, arkadaşlarınızı bazen ebeveynlerinizden daha fazla dinlersiniz.. bu konuşmayı yapsam ne dersiniz? bunun bir etkisi olmaz mı? ki ben size göre birinci dereceden sencer’e yakınım, benden daha yakın birisini bulamazsınız herhalde değil mi?” sonra sefa yüzünde bir gülümsemeyle konuşmaya başladı “sen sencer’e en yakın kişi değilsin uğur..” sonra uğur “ama birinci seviye demiştiniz..” sonra sefa “sana daha açıklayıcı konuşmaya çalışayım.. öncelikle seninle yaptığımız anlaşma dahilinde bunu sencer’e söyleyemeyeceğini bilmen lazım uğur, bunu sana daha önceden söylemiştik, anlaşman seninde bildiğin gibi halen bizde, bugüne kadar seninle yapmış olduğumuz kayıtları ve bazı eski dosyaları sana vereceğiz o zaman üstünden bir daha geçersin, bu neyi yapıp neyi yapamayacağını sana daha iyi hatırlatır..” sonra uğur “yok abi hatırlıyorum, çoğu şeyi siz bana anlatırken şok olduğumdan dolayı hatırlıyorum, neredeyse hepsini ama ben sadece öneri de bulunmak istemiştim..” sonra sefa “öneride bulunmayı istemen gayet güzel uğur çünkü sencer’in birinci dereceden arkadaş çevresi, bizim için aynı zamanda birinci dereceden tehlike demektir, çünkü bunu bize bir önerim var diye gelmeden, direk sencer’e gidip olayları anlatabilirsin, bu şekilde bizim seni hapse tıktırmamızın yada seni mali yönden çökertmemizin, bizim için hiçbir anlamı yok çünkü asıl amaç bunları sencer’in duymaması, anladın mı? onun dışında bizim bugüne kadar konuştuğumuz insanların hepsi ikinci derece ve sonrasındaki seviyelerdi.. çünkü birinci seviyenin tehlikeli olmasının yanı sıra, bizi çok uğraştırırlar, sencer’e çok yakın olduklarından dolayı bizim anlattıklarımıza inanmak istemezler.. birinci derece ile ilgili bu söylediklerim bize adana’dan gelen rapordan.. biz senden önce, birinci derece birisiyle konuşmadık ama adana raporundaki her şeyi seninle teyit etmiş olduk ki bizim birinci seviyeden birisiyle konuşmamızın sebebi sadece durumun aciliyetinden kaynaklanıyor.. diğer yönden birinci derece olayında sen sencer’in en yakınındaki çevresi değilsin, birinci seviye sadece..” o sırada uğur’un telefonu çalmaya başladı ve uğur arayanı meşgule düşürdü.. “uğur telefonu açabilirsin, bizim için önemli değil..” sonra uğur “yok önemli değil, arayan annemdi.. buradan çıktıktan sonra ararım.. siz devam edin lütfen.. birici seviye sadece demiştiniz..” sonra sefa “evet, birinci seviye sadece..” telefon gene çalmaya başladı ve uğur gene meşgule düşürdü.. “uğur istersen telefonu aç belki acil bir durum vardır..” sonra uğur telefonu tamamen kapattı “yok abi acil bir durum olduğunu zannetmiyorum, acil bir durum falan olsaydı, arayan babam olurdu.. zaten telefonu kapattım bir daha arayamaz..” sonra sefa “peki ya diğer hattın?” sonra uğur “diğer hattımı ailem bilmiyor, zaten onunda şarjı bitmek üzere, birazdan kapanır.. hatta kapanmış bile, neyse.. en son, birinci derece sadece demiştiniz..” sonra sefa “birinci derece sadece sıfıra aday olanları gösterir..” sonra uğur “sıfıra aday olanları mı? sıfır ne ya? sıfır derecesi mi? kim bunlar peki ailesi mi? ve neden sıfır?” sonra sefa “sıfır derecesi sencer’in en yakın çevresi uğur, arkadaş çevresi.. ailesini bir sınıfa katmıyoruz, onlar direk ailesi olarak geçiyor..” sonra uğur “sıfırda kimler var peki?” sonra sefa “sencer’in adana’daki arkadaşları var.. her seferinde bizim çocuklar diye anlattığı arkadaşları.. bizim bu seviyeyi sıfır olarak adlandırmamızın sebebi bu çocukların sabit olmasından kaynaklanıyor.. bu çocuklarla beraber, işin başından beri çalışıyoruz..” sonra muzaffer “sefa başından beri çocuklar diyorsun fark ettin mi?” sonra sefa “sencer’le konuşa konuşa ağız alışkanlığı oldu artık.. bak uğur sıfır derecesini sana iki farklı durumla anlatayım, biri bizim şahit olduğumuz diğeriyse sencer’in söylemiş olduğu.. bu çocuklarla çalışmaya başlamamız seninkinden farklı değildi, aynı prosedür, sen ne yaşadıysan aynısı.. bizim çocuklara, başlangıçta vermiş olduğumuz parayı daha sonradan hepsi geri verdi, bunca zamandan beri bu çocuklarla çalışıyoruz ve tek kuruş bile almadılar.. bu bizim şahit olduğumuz noktaydı, sencer’se arkadaşlarını anlatırken bize şöyle demişti.. beni sırtımdan bıçaklasalar dahi, bunu büyük ihtimalle benim iyiliğim için yapmış olurlardı.. bu çok ağır bir laf uğur.. ve buram buram güven kokuyor.. şimdi anladın mı neden sıfır?” sonra uğur “anladım, dediğiniz gibi fazlasıyla güven dolu.. ve.. ve.. ben paranın bir bölümünü harcadım ama alın.. işte burada paradan arta kalan bölüm var..” sonra sefa “uğur bunu biz söyledik diye vermek zorunda değilsin.. seni zorda bırakmak istemeyiz..” sonra uğur “yok abi, aslına bakarsan bunu ilk başta yapmam gerekirdi ama kredi kartı borcu falan olunca bir anda kendimi kaybettim herhalde.. zaten diğer bölümünü de sencer’le harcadık.. neyse, dediğim gibi para sizde kalsın..” sonra sefa “peki uğur, sen bilirsin..” muzaffer oturduğu sandalyeden aşağı doğru eğilerek masanın üzerine bir koli koydu ve konuşmaya başladı.. “uğur burada seninle yapmış olduğumuz anlaşmalar ve kaydettiğimiz kasetler var.. demin söylediğimiz gibi fazladan koymuş olduğumuz ekstralarda var.. seninle yaptığımız kayıtları daha sonra dinleyerek senin göstermiş olduğun tepkileri yorumlamıştık, bunlarda kolinin içinde.. bunları kütahya’ya gittiğin zaman incele.. bu senin daha iyi yorum yapmanı ve daha az hata yapmana yardımcı olacak.. bu konuşma bittikten sonra şu anda kayıtta olan kasetlerden birini de içine koyacağız, tamam mı? bize istediğin zaman ulaşabileceğini biliyorsun, herhangi bir sorun olursa.. tamam? şu an için bize sormak istediğin herhangi bir şey var mı?” sonra uğur “yok abi, şu an için aklımda bir şey yok, ama olursa sizi ararım..” sonra sefa “peki uğur bugün ne yapacaksın?” sonra uğur “valla abi ilk önce bileti almaya gideceğim..” sonra sefa “bir dakka ya.. sen biletini almamış mıydın?” sonra uğur “bugün sencer’de aynı tepkiyi verdi.. ben önceden ayırtmıştım, bugüne kadar zamanı vardı o yüzden herkese aldım dedim, büyük ihtimalle sizde bu yüzden bu şekilde hatırlıyorsunuz..” sonra sefa “peki uğur bu şekilde gitmen zor olmayacak mı? elinde koliyle beraber..” sonra uğur “yok abi ilk önce eve gidip koliyi bırakırım, bileti aldıktan sonra sencer’in yanına geçeceğim, bavul ve leptop halen sencer’de..” sonra sefa “iyi o zaman sana kolay gelsin uğur.. kurban bayramını da iyi geçirmeye bak..” sonra kaydı kapattılar.. kayıt cihazlarındaki kasetlerden birini koliye koydular.. uğur koliyi bırakmaya evine gitti.. eve gittiğinde kapatmış olduğu telefonunu açtı ve annesini aradı.. babası rahatsızlanmış ve hastaneye kaldırılmıştı.. annesinin arka arkaya aramasının sebebi buydu.. eşyalarını sencer’de bırakacaktı, koliyi de kendi evinde.. evden hızlıca çıkarken, önce telefonlarını kontrol etti.. sonra cüzdanını.. sonra anahtarlarını.. hepsi üstündeydi.. koliyi özel bir yere saklamadı, çünkü evin anahtarı sadece kendisinde vardı.. üstündeki kayıt cihazını da koliye koydu, sefa’yla ilk tanıştıkları gün verdikleri kaseti de.. kapıyı kilitlerken, bir yandan da annesini arıyordu, anahtarları çekip cebine koydu ve elinde telefonla apartmandan çıkıp, hızlı adımlarla yürümeye başladı.. annesi telefonu açmıyordu.. bir anda telefon kapandı, şarjı bitmişti.. artık iki telefonu da kapalıydı.. yürümeye devam ederken, apartmanın önünden bağıran barış’ın sesini duydu.. uğur barış’ın dediklerini anlamıyordu ve arkasını dönüp “barış abi acelem var..” diye bağırdı, gelen dolmuşu durdurdu ve gitti..
( bu hikayenin devamı Ayrılık-IX )

3 Şubat 2009 Salı

Ayrılık-VII

(bunu okumadan önce Ayrılık-I, II, III, IV, V, VI’yı okuyun)

uğur, sabah erkenden evden çıktı.. sefa’nın yanına gidiyordu.. hastaneye giderken dün akşam kaydettiği kaseti dinledi.. hastane de sefa’nın yanına gitti.. kapıyı çaldıktan sonra içeri girdi.. “sefa abi günaydın” sonra sefa “oooooo, günaydın uğur, gel otur..” sonra uğur “abi ben uzun kalmayacağım, dün akşam yatarken kaydı başlat öyle yat demiştin ya, ben o kasetleri getirdim, buyur abi, kasetler burada..” sonra sefa “teşekkürler uğur da neden geleceğini haber vermedin? biliyorsun normalde buraya biz çağırmadan gelemezsin, anlaşmada bu var unuttun mu? ama tabi bu seferlik bir ayrıcalık yapabiliriz..” sonra uğur “abi gelirken yolda kaseti dinliyordum, onun dalgınlığına unuttum aramayı, sencer’in söylediklerine daldım gelirken..” sonra sefa “dinledin mi? güzel.. nedir peki yorumun?” sonra uğur “valla abi, sencer beni allak bullak etti de.. pardon abi bir şey sorucam, benimle konuşurken sürekli konuşmayı kayıt altına alıyordun, yani alıyordunuz.. bu sefer kayıt yapmayacak mısın?” sonra sefa “uğur geleceğini haber vermedin o yüzden bir hazırlık yapmadım, yanımda kayıt cihazı var kaset yok, kayıt cihazının içinde de kaset yok ama önemli değil.. benim ve muzafferin üstünde 24 saat kayıt yapan ufak cihazlar var.. bunlar seni 2 gün önce götürdüğümüz yerdeki makineye bağlı.. o yüzden konuşabilirsin, konuştukların gene kayıt altında..” sonra uğur “anlamadım abi şimdi, peki neden sizinle konuşmalarımızda her seferinde ayrı kayıt cihazları çıkartıyorsunuz üstünüzdekiler varken..” sonra sefa “o bizim prosedürlerimizden biri.. bu üstümüzdekileri ne olur ne olmaz diye taktık ve şu andaki durumda, o durumlardan biri.. ama anlat yorumunu duymak istiyorum..” sonra uğur “abi dün seninle konuştuktan sonra senin dediğin o kıskançlık olayına girdim.. cevap senin dediğin gibiydi ama şokta olduğum nokta eğer bu şekilde düşünüyorsan, onca zaman neden devam ettin sencer bu ilişkiye diye sormak istedim ama sormadım, sinirlendim bir an, oradan da olayı ben yatıyorum dedim direk çevirdim.. olay artık bence de senin dediğin gibi sadece ayça üzerine ama bir yandan da sencer’in onca zaman boyunca bana anlattığı şeyleri düşünüyorum, o yüzden olaya bir anlam veremiyorum.. “sonra sefa “bu şekilde düşünmen gayet normal..” sona uğur “biraz daha düşününce aklıma olay farklı bir şekilde düşüyor.. bir ilişki bittikten belirli bir süre sonra, duyduğun sevgi nefrete dönüşmeye başlar.. yani o günler üzerine bir ahh çekersin yada bunun gibi bir şey işte.. sencer’in durumu ona benziyor bence yada ben, dün akşam ben yattıktan sonra sencer’in konuştuklarını dinledim, ondan dolayı da bu şekilde etkilenmiş olabilirim..” sonra sefa “konuşmuş değil mi? aynı benim tahmin ettiğim gibi.. nasıl bir konuşmaydı peki? yani karşısında hayali bir kişi varmış gibi mi yoksa daha mı farklı?” sonra uğur “valla abi bilmiyorum ben anlayamadım orayı, sana kalmış onu anlamakta ben gidiyorum şimdi, sencer uyanmadan eve gideyim.. abi bir de kaydın başında bir sorun var haberin olsun, tamam?” sonra sefa “nasıl bir sorun? neyse uğur, dinlerken bakarım nasıl bir sorun olduğuna ama bunun dışında ayrıca bir sorunumuz daha var, bana gelişini haber vermediğinden dolayı bana verdiğin bu kasetlerin yerine yenisi veremeyeceğim bir ara yanıma uğraman lazım kaset için” sonra uğur “gerek yok abi yeni kasete, beni o makinenin olduğu yere götürdüğünüzde, fazladan bir kaset daha vermiştiniz bana, o duruyor halen evde..” sonra sefa “ha o zaman tamam, unutmuştum ben onu.. ekstrem bir durum olursa kaydedersin ama onun dışında beni arama, çok acil bir durum sezmezsen tamam mı? biraz kendi kendinize takılın.. zaten kütahya’ya gitmeden önce haberleşiriz tekrar..” sonra uğur “tamam abi haberleşiriz tekrar.. ha bu arada bir şey var.. bana sencer’de anlayamadığımız noktalar var demiştiniz, kedi ve çiçek üzerine bir şeyler anlatmıştın.. sencer kıza çiçek vermiyor demiştiniz ya.. çiçek göndermiş sencer kıza..” sonra sefa “ne zaman göndermiş?” sonra uğur “5.ay hediyesi olarak göndermiş, her ay için bir çiçek alıp kitabın içinde kurutmuş.. bu benim kaset kayıtlarında yok o yüzden söylemek istedim.. belki şimdi halen neden bu şekilde düşündüğümü anlamışsındır abi..” sonra sefa “uğur bunu söylediğin için çok teşekkür ederim ama bunu daha ayrıntılı bir şekilde sencer’den öğrenmem lazım, ama bu sıralar zamanı değil.. neyse uğur, tekrar teşekkürler..” sonra uğur odadan çıktı..

sonra sefa kasetleri dinlemeye başladı.. akşam yatarken taktığı kasette bir sorun vardı.. başlangıçta ses yoktu.. uzun bir süre ses yoktu.. bir yerden sonra ses boğuk geliyordu.. uğur herhalde kayıt cihazının üstüne yatmıştı.. kasetin sonlarına doğru ses düzeldi.. sencer fısıldayarak konuşuyordu ama fısıldarken bile sesindeki titreme belliydi.. “kolay olabileceğini zannediyorsan o zaman gerçekten beni tanımamışsın demektir.. yada sürekli benden farklı şeyler beklemişsin demektir.. geçenlerde çocuklar o şarabı getirmişler, içmedim.. içemedim.. sen gittiğinden beri evi temizlemekten sıkıldım, çünkü ne zaman yerde saç görsem seni hatırlıyorum ve lanet olsun her gün temizlememe rağmen o saçlar gene bir yerlerden tekrar çıkmayı başarıyor.. evde halen senin kokunu alabiliyorum, eve her türlü parfümü sıktım ama halen senin kokun geliyor.. bir ara kıyafetlerimden geldiğini zannediyordum bu kokunun.. temiz olanları bile yıkadım kokundan kurtulmak için ama o koku halen devam ediyor.. bana getirdiğin bütün eşyaları, hediyeleri.. bütün hepsini kaldırdım bir köşede duruyorlar.. benim göremeyeceğim bir yerde.. çünkü onları görmek bana seni hatırlatıyor ve her seferinde karşımda oluyorsun o anda.. gözlerimi kapatıyorum, duvara vurup canımı acıtmaya ve o hayalden kendimi almaya çalışıyorum.. başka bir yere kendimi odaklamaya çalışıyorum ama o sırada o koku tekrar geliyor.. işte o zaman çöküyorum yere, çünkü ne yaparsam yapayım seni çıkaramıyorum aklımdan.. çünkü o evin her yerinde sen varsın zaten.. anlıyor musun.. benim bu şekilde bu evde nasıl yaşadığımı biliyor musun..” bu sözlerden sonra uzun bir süre ses gelmedi makineden.. bir üfleme sesi vardı.. büyük ihtimalle sencer sigara içiyordu.. sonra tekrar konuşmaya başladı ama sesinde bir sinir, bir gerginlik vardı.. “geçenlerde bana telefonda konuşurken bana söylediğin o kelimeler aklıma geldi.. ne demiştin.. dur hatırlamaya çalışayım.. yanlış hatırlamıyorsam şöyle söylemiştin.. sencer bana ben senden ayrılmışım gibi davranma, biz ayrılık kararını seninle beraber aldık.. hadi yaaa?? git bak o zaman, senin yanından denizliye gelirken yazıp sana gönderdiğim o yazıda ne yazıyor.. orda senden ayrılmak istiyorum mu yazıyor.. git bak o sıçtığmının yazısına.. orda senin mutlu olmanı istiyorum yazıyor.. ama orda senden ayrılmak istiyorum yazmıyor.. orda ayrılık yazmıyor.. orda senin bir daha üzülmeni istemiyorum yazıyor.. ama orda senden ayrılmak istiyorum yazmıyor.. orda seni ne kadar çok sevdiğim yazıyor ama orda senden ayrılmak istiyorum yazmıyor.. orda üstüne basa basa bu bir ayrılık yazısı değil yazıyor.. orda senin özgür olmanı istiyorum yazıyor ama senden ayrılmak istiyorum yazmıyor.. orda ayrı..” sözcükler tamamlanmadan kaset bitiyor..

( bu hikayenin devamı Ayrılık-VIII )

1 Şubat 2009 Pazar

Ayrılık-VI

(bunu okumadan önce Ayrılık-I, II, III, IV, V’i okuyun)

sencer’le uğur pazar sabahı erkenden kalktı.. lokal kongre vardı.. kongre bittikten sonra eve gitmek için yola çıktılar.. “sencer bence bu tamamen kültür kaybıydı” sonra sencer “abi bence de kötüydü lokal kongre ama kapatalım istersen bu konuyu benim kafam yeterince dolu.. biliyorsun bugün büyük gün, kızı arayacağım, zaten kafamda milyon tane şey dönüyor, buna bide bu kongreyi eklemeyelim lütfen” sonra uğur “ne dönüyor abi kafanda, konuş benimle.. susarak nereye kadar gideceksin bu şekilde anlamıyorum” sonra sencer “haklısın uğur, haklısın da bilmiyorum.. bak ilk önce bir yere uğramamız lazım, oraya gidelim, oradan sonra da votka alıp eve geçeriz olur mu?” sonra uğur “olur, olur da sen benimle konuşacak mısın?” sonra sencer ”konuşalım da nerden başlayacağımı bilmiyorum.. biraz düşünmem lazım.. bakalım, bakalım, bakalım.. nerden başlayacağımı bilmiyorum uğur, istersen senin üzerinden gidelim.. senin hatun’a sen hiç çiçek aldın mı?” sonra uğur “ valla ben bir kere çiçek aldım.. bir daha da almadım.. şu ara tartıştık gene..” sonra sencer “o zaman bir soru daha.. neden çiçek almıştın?” sonra uğur “içimden gelmişti öylesine.. beyaz gülü çok sever.. gördüm o anda, almak istedim aldım.. ne oldu?” sonra sencer “peki sizin 1 sene falan oldu, neden bir daha çiçek alma gereği duymadın?” sonra uğur “hayırdı abi ne oldu? benimki şikayet mi etti beni sana?” sonra sencer “ya sen söyle, ben sana söylerim neden sorduğumu..” sonra uğur “abi valla benim çiçekler değilde, farklı sürprizler daha çok hoşuma gidiyor.. aklından geçen bir şeyi bir anda sürpriz yapmak daha mutlu ediyor.. mesela onun sevdiği bir araba var, maketini aldım, hiç beklemiyordu.. bir gün de bir saat beğendi dergiden, sayfayı yırtıp o saati buldum.. bir anda beklenmedik bir şey daha güzel bence, diğerleri bana çok klasik geliyor..” sonra sencer “sende benim gibisin ama ben biraz geç kaldım herhalde..” sonra uğur “sencerr? anlat hadi yaaa..” ben çiçekleri sevmem uğur ama kız arkadaşım çok severdi.. ilk ay yanıma geldiğinde benden çiçek bekliyordu.. dışarı çıkmıştım, geri eve gelirken bana güzel gelen bir çiçek bulamadım.. en sonunda yoldan ufak bir çiçek buldum onunla gittim..” sonra uğur “abi çok önemsizmiş gibi olmuş bu ya, yoldan geçerken rastgele bir çiçek yani..” sonra sencer “dedim ya uğur, ben çiçekleri sevmem.. ona çiçek vermek düşüncesi içimden bir şeyleri koparıyordu, içimde bir rahatsızlık yaratıyordu.. ama en sonunda ben sevmesem bile, o sevdiği için.. ona çiçek vermem gerektiği için farklı bir şeyler bulmaya çalıştım.. sonra aklıma o ilk verdiğim çiçek geldi, beraber olduğumuz her ay için başka bir çiçek buldum ve bunları bir kitabın arasında kurutmaya başladım, 6.ay dönümünde veririm diye hesaplamıştım.. tabi ilişki o kadar uzun sürmedi.. bir gün bu çiçek olayından dolayı gene kavga ediyorduk, neden bana hiç çiçek almadın falan.. artık dedim göndermenin zamanı geldi, o dediğim 6.ay hediyesini 5.ay hediyesi olarak yolladım, tabi ben böyle kargoyla göndermeyi hayal etmemiştim, benim aklımda daha farklı bir şeyler vardı.. en azından kendi ellerimle vermeyi hayal etmiştim..” sonra uğur “abi güzelmiş bence bu çiçekleri kurutmak falan, sevdim ben bu olayı..” sonra sencer “hikaye orda başlamıyor, asıl hikaye ben onun yanına gittikten sonra başlıyor.. ben yanına gittiğimde, beğenip beğenmediği sordum.. beğendiğini ama bu çiçek kurutma olayını araştırdığını ve bu çiçekleri, şimdi hatırlamıyorum da 2-3 demişti herhalde, 2-3 günde kurutabiliyormuşsun sencer dedi.. benimki sürekli dolaylı konuşurdu.. kızlar neden sürekli dolaylı bir şekilde konuşur bunu birisine sormam lazım, ben bunu anlayamıyorum.. ona her zaman bana olayları dolaylı bir şekilde değil de, düzgün bir şekilde kafandan ne geçiyorsa öyle söyle derdim.. burada da demek istediği şuydu.. sen bunu seninle kavga ettik diye yaptın ama bana şu kadar zamandan beri yapıyorum diye bana yalan söylüyorsun.. o anda sözünü bitirmesini bile beklemeden ilk defa dolaylı bir şekilde konuşmasına tepki verdim.. sen ne demek istiyorsun diye, neyse.. fazlasıyla üzücüydü..” sonra uğur “abi tamamda olayı anlatırken sanki yaşayarak anlatıyorsun sencer, suratın çöktü..” sonra sencer “fazlasıyla üzücü uğur, üzücü olan çiçekleri araştırması ve bana inanmaması değil.. o anda buna üzülmüştüm ama şu anda üzüldüğüm ilişkinin bitmek üzere olduğu ama benim bunu kabullenmek istemeyişim..” uğur sencer’in hareketlerine, sefa ve muzaffer’le hastalık üzerine konuştuklarından beri daha fazla dikkat ediyordu.. sencer’in ruh hali dikkat edince, fazlasıyla dengesizdi.. tepkileri de.. sefa’nın söylediklerini hatırlamaya çalışıyordu.. sencer’le alakalı bazı tezatlıklar var demişlerdi.. buradan soru sorabilirim diye düşündü.. sonra uğur “abi üzüntünü anlayabiliyorum ama bir şey soracağım.. hayatında hiç kimseye çiçek almadın mı.. öğretmenine, annene, babana..” sonra sencer “aldım, anneme aldım, o da 2 defa.. ama onları ben gidip kendi elimle vermedim, telefonla sipariş falan veriyorduk bitiyordu olay.. annemin yanındayken, ona da çiçek almazdım..” sonra uğur “abi tamam da..” sonra sencer lafa girdi “uğur bir dakka geldik abi yere, şuraya doğru yürü” sonra uğur “nereye gidiyoruz anlamadım ben?” sonra sencer “bir hediye vardı sipariş ettiğim onu getirmedilerse halen, iptal ettireceğim.. sen burada bekle ben konuşup geleyim hemen” sonra sencer içeri girdi.. uğur dışarıda bekledi.. sencer hediyeyi iptal ettirdi.. sonra dükkandan geri çıktı..

“tamamdır abi süpermarket bu tarafa düşüyor değil mi şimdi?” sonra uğur “evet abi buradan gideceğiz de sen hangi hediyeyi iptal ettirdin, kim için?” sonra sencer “kız arkadaşım içindi, yani eski kız arkadaşım.. almadım uğur, hediyeyi istanbul’dan getirtmeleri için para vermiştim, adamlar halen getirmemişler, hem hediyeyi iptal ettirdim hem de verdiğim parayı geri aldım.. sevgiler günü için bir şeyler ayarlamak istemiştim” sonra uğur “sevgililer günü mü? abi daha 2-3 ay var ne zaman sipariş verdin sen bunu?” sonra sencer “valla ben bunu yanlış hatırlamıyorsam beraberliğimizin 2. yada 3. ayında sipariş ettim de sorun adamlara sevgililer gününe kadar rahat olun dememden kaynaklanıyor, görmedin mi halen getirmemişler” sonra uğur “ne sipariş etmiştin sencer peki” sonra sencer “bu oscar ödülleri var ya amerika’da verilen.. şu altın renkli olanlar.. onlardan bir tane sipariş etmiştim ama gerek kalmadı artık” sonra uğur “ne yapacaktın abi peki onunla” sonra sencer “altına yazdırdığım yazısıyla beraber geliyordu.. dünyanın en iyi kız arkadaşına.. altında da adı yazacaktı..” sonra uğur şaşkınlık içinde “abi gerçekten güzelmiş ya.. hakkatten çok orijinal..” sonra sencer “güzelde ona vermedikten sonra bir anlamı yok” sonra markete girdiler.. istedikleri şeyleri aldılar.. votka da aldılar.. kasada hesabı öderken “uğur oğlum ne yapıyorsun sen ya, 2 gündür ne aldıysak sen verdin bütün hepsinin parasını.. zengin mi oldun? milli piyango mu çıktı da bana söylemiyorsun?” sonra uğur “abi kredi kartını kapattım da param var artık rahat ol sen..” sonra sencer uğur'dan fişi alıp, alışverişin ne kadar tuttuğuna baktı.. sonra dışarı çıktılar.. sencer kağıdı elinde buruşturup tam atacaktı ki aklına kız arkadaşının dedikleri geldi.. bir gün kız arkadaşıyla el ele yolda giderken, önlerinde bir anne ve çocuğu vardı, anne yere bir çöp atınca kız arkadaşı şöyle demişti.. işte bu anne babalar çocuk yetiştiriyor.. buruşturduğu kağıdı cebine koydu ve yürümeye devam ettiler.. sonra dolmuşa bindiler.. eve gittiler.. önce yemek yendi.. sonra votkalar içildi.. sencer kıza mesaj attı, müsait olunca araması için.. sonra sencer’in votkadan başı ağrıyınca, içerideki odadan ilaç almaya gitti.. uğur bu arada kayıt cihazını çalıştırdı.. sonra sencer içeri geldi ve uğur konuşmaya başladı “abi votkayla beraber kötü olmaz mı ağrı kesici?” sonra sencer “ben bunu daha önceden de yaşadım uğur rahat ol sen..” sonra uğur “peki abi sen bilirsin.. peki kız seni ne zaman arayacak? şu sıralar araması lazım, bu saati söyledi.. ama bir sorun var uğur, ben telefonun şarjını getirdim zannediyordum, geldiğimizden beri bakıyorum bulamadım şarj aletini.. umarım konuşurken telefonun şarjı bitmez.. zaten birazdan arar.. hatta bak arıyor.. uğur kıssana televizyonun sesini..” uğur televizyonun sesini kıstı ve sencer’in konuşmalarını dinlemeye başladı.. “alo.. napıyorsun?.. neden bu hattan aradın, bugün bedava günün mü? kapat o zaman ben seni diğer hattan arayayım..” sonra telefonu kapattı, diğer telefonu eline alıp “uğur ben mutfakta konuşuyorum abi bana şans dile..” sonra uğur “peki abi ne diyeceksin?” sonra sencer “valla bilmiyorum, doğaçlama gideceğim.. votka yardımcı olur diye düşünmüştüm ama başım ağrıyor ve bilincim fazlasıyla açık, hadi bakalım..” dedi ve kapıyı kapatıp mutfağa geçti.. uğur bekliyordu.. mutfakta konuşulanları anlamaya çalışıyordu ama sencer’in sesi uğultu gibi geliyordu.. sonra sencer uzun bir aradan sonra geldi.. suratı normalden daha da beyazdı.. direk sigarasını yaktı, sonra uğur “abi ne oldu?” ne dedin?” sonra sencer “fiyasko abi.. doğaçlama yanlış seçimdi..” sencer konuşmasına devam ederken sesinde bir titreme vardı “büyük ihtimalle yanlış anladı..” sonra uğur “neden abi, neden yanlış anladı?” sonra sencer “kimin eski sevgilisi hayatında bir kere olsun, ben bu ayrılığı kaldıramadım, seninle bir süre görüşmezsem daha iyi olacak diye laf söyler ki.. ben olsam direk barışmaya çalışıyor ama bir yol bulamamış, bu şekilde benimle konuşmaya çalışıyor falan derdim..” sonra uğur “yok abi ya kasma o kadar neden öyle düşünsün ki” sonra sencer ”bak uğur.. ben birisinden hoşlandığımda, geçip karşısında ilanı aşk edeceksem eğer klasik kelimeler kullanmam, doğaçlamaya başvururum.. eğer karşısına geçtiğimde içimden kelimeler kendiliğinden gelmiyorsa kalkar giderim, o anda konuşamıyorsam gerçekten sevmiyorum demektir.. o yüzden bu sefer doğaçlama yanlış seçimdi.. halen bağıra bağıra seni seviyorum demek isterken, seni bir daha görmek istemiyorum dedim, bu iki kelime birbirine çok ters.. ulan zaten sigara da bitti..” sonra uğur “tamam abi sakinleş, sakin ol, otur sen.. ben bakkala gidip alırım şimdi sigara.. varmı istediğin başka bir şey?” sonra sencer “abi kapanmıştır şimdi çıkma boşuna dışarı abi sen otur, boşver..” sonra uğur “abi sen geç otur şöyle bak, zaten başın da ağrıyor.. gidiyorum ben..” sonra sencer “tamam abi git sen, bende şarj aletini arayayım” sonra uğur dışarı çıktı.. arkasına dönüp etrafı kontrol etti.. telefondan sefa’yı aradı.. “alo.. sefa abi kafama bir şey takıldı dün konuştuklarımızla ilgili onu sormak istedim..” sonra sefa “söyle uğurcum, söyle.. ama ilk önce sencer kızla konuştu mu onu söyle, biz kontrol ettirelim telefon konuşmasını..” sonra uğur “evet abi konuştular, o yüzden aradım zaten bende seni ama kontrol ettirmek isterseniz siz bilirsiniz gene de, gerek yok bence kontrole, çünkü telefondan kızın sesi geliyordu, duydum ben onu..” sonra sefa “olsun uğur dikkat etmemiz lazım, bir kere hata yaptım ikincisinin de olmasını istemiyorum..” sonra uğur “ya abi ben sana kızı seviyor demiştim ama sen yok demiştin ya hani..” sonra sefa “uğur lütfen bana bu konuyu tekrar açma, sana söylediğimi yaptın mı?” sonra uğur “neyi abi, kıskançlık olayını mı diyorsun?” sonra sefa “evet, sor kızı kıskanıyor muymuş.. cevap verdiği zaman neden benim bu şekilde konuştuğumu anlayacaksın ama sana son bir açıklama daha yapayım uğur, bak şöyle hayal et.. yıllar boyunca kafandaki hayale aşık bir şekilde dolaşıyorsun, sonra bu hayal gerçek oluyor, şimdiyse onu tekrar kaybediyorsun.. anladın mı şimdi? sencer’in bundan farkı yok, ayrıca normal bir şekilde gözlemleyebileceğin bir ayrıntı daha söyleyeyim.. sencer’i hiç küçük çocuklara bakarken gördün mü bilmiyorum.. sencer küçük çocuklara bakarken, yüzünde sonsuz bir gülümseme olur, sanki o an hiç bitmeyecekmiş gibi.. bunu sencer’in çocuk sevgisine verebilirsin ama bana sorarsan böyle bir durumla alakası bile yok.. sencer, ayça’yı kaybettiğinde ufak yaşlardaydı ve o küçük çocuklara bakarken ayça’yı görüyor..” sonra uğur “peki abi senin dediğin gibi olsun..” sonra sefa “ha uğur bide bir şey soracağım, siz aynı odada mı yatıyorsunuz yoksa farklı odalarda mı?” sonra uğur “abi hava soğuk o yüzden oturma odasına çektim diğer yatağı orda yatıyoruz” sonra sefa “bugün sencer’i erken yatırmaya bak yada sen erkenden yat ve ses kayıt cihazını çalıştır tamam?” sonra uğur “abi makine yanımda zaten şimdi, bayağı zamandır açık, kayıt yapıyorum bir yandan da..” sonra sefa “yok uğur, yatmadan önce kaseti değiştir.. yeni, sıfır kaset tak makineye..” sonra uğur “neden abi anlamadım?” sonra sefa “sencer çok mutluyken, çok heyecanlıyken ve çok üzüntülüyken uyuyamaz.. bu akşamda onlardan biri, o yüzden makine açık kalsın..” sonra uğur “tamamdır abi ben giriyorum eve..” sonra sefa “tamamdır uğur, hadi bekliyorum seni.. unutma kıskançlık..” sonra uğur “tamam abi, görüşürüz..” sonra uğur eve girdi.. sencer halen şarj aletini arıyordu.. sigarayı sencer’e verdi ve konuşmaya başladı.. “sencer ben sana bir şey soracağım, alakasız bir soru olabilir ama sonunda istediğim cevabı alırsam ne demek istediğimi anlayabilirsin..” sonra sencer “anlamadım ne demek istemediğini abi de sen sor” sonra uğur “abi sen hatunu kıskanıyor musun? pardon, yani onunla beraberken kıskanıyor muydun..” sonra sencer “evet abi..” sonra uğur “peki sencer, kıskançlık kişilere göre farklıdır, senin için kıskançlık ne ifade ediyor?” sonra sencer “kıskançlık benim için ne.. güzel soru.. kıskançlık, onun başka birisini sevmesi yada başka birisiyle yatıp kalkması.. kıskanıyorsam da güvenmiyorum demektir.. güvenmiyorsam da sevmiyorum demektir..” sonra uğur sinirli ve şaşkın bir şekilde “abi sen ne dediğinin farkında mısın? kırdım kafayı burada ya.. daha demin sevmekten bahsediyorsun şimdi ne diyorsun..” sonra sencer “bilmiyorum abi bilmiyorum, ne demek istediğini anladım ama ne kendimden eminim ne de duygularımdan eminim..” sonra uğur “ya sencer sinir ettin beni yaaa.. abi gel sen yat o zaman yada ben yatayım, ben bugün kongrede yoruldum, sabahta erkenden kalktım zaten.. sen oturacaksan otur abi ama yoruldum bu ara ben seni dinlerken.. hadi iyi geceler..” sonra uğur tuvalete gitti.. kaydı durdurup, yeni kaset taktı.. makineyi tekrar cebine koydu.. sonra gidip yattı..

( bu hikayenin devamı Ayrılık-VII )